Kadına yönelik şiddet, sadece bireylerin hatalarından kaynaklanan bir sorun değil; toplumu ve sistemi köklerinden sarsan bir yaradır. Bu yara, kadınların kimliğini, emeğini, bedenini ve yaşam hakkını hedef alarak, erkek egemen bir düzenin dayattığı baskının en acımasız yansımasıdır. Bu baskı, yalnızca fiziksel şiddetle değil; emeğin sömürüsü, yoksulluk, savaş ve eşitsizlik politikalarıyla kendini dayatır. Alevi inancı ve yaşam felsefesi, bu haksızlıkları ve adaletsizlikleri reddederek, “İnsanı yaşat ki hak yaşasın” düsturuyla özgürlük ve eşitlik mücadelesini destekler.
Kadın emeği, bu düzenin içinde en çok sömürülen ama en az görünür kılınan alanlardan biridir. Kadınlar evde, tarlada, fabrikada, bürolarda yok sayılan emekleriyle hayatta kalmaya çalışırken, ekonomik bağımsızlıklarını kaybederek şiddetin ve baskının daha da derinleştiği bir döngüye mahkûm ediliyor. Alevi kadınlar olarak, kadın emeğinin sömürüsüne karşı Hakk’ın ve adaletin terazisini savunuyoruz. Çünkü biliriz ki; insanın hakkı, emeğinin değeriyle ölçülür ve emeğin olduğu yerde eşitlik vardır.
Alevi toplumu olarak bizler, her türlü ayrımcılığa ve haksızlığa karşı durmuş, “Hakk’a hizmet, halka hizmettir” diyerek mazlumun yanında saf tutmuş bir yolun yolcusuyuz. Erkek-devlet şiddeti, kadınların mücadelesini baltalamaya, kimliklerini ve haklarını ellerinden almaya çalışsa da biliyoruz ki bu mücadele, insanlık onurunu koruma mücadelesidir. Kadınların susturulmaya çalışıldığı her an, Alevi felsefesinin rehberliğiyle “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan” demeye devam edeceğiz.
25 Kasım, tüm kadınlar için olduğu gibi, Alevi kadınlar için de bir mücadele günüdür. Bu gün, yalnızca şiddete karşı değil; bizi bir arada tutan canlarımızın eşitliğine, barışına ve özgürlüğüne yapılan her türlü saldırıya karşı yükselttiğimiz bir sestir. Çünkü Alevi inancının temeli, eşitliktir. Kadınıyla erkeğiyle, her can bir bütündür; biri diğerinin ne üstünde ne altındadır.
Bugün, Alevi kadınlar olarak; emeği, barışı ve eşitliği savunan her kadının yanındayız. Savaş politikalarının, kayyım rejimlerinin ve ayrımcılığın en ağır yükünü taşıyan kadınlar, Hakk’a yürüyen Pir Sultanların, Ana Bacıların yolundan ayrılmadan direnişi büyütüyor. Bu isyan, yalnızca bir başkaldırı değil, bir umudu taşır. Çünkü bizler, özgürlüğün ve barışın ateşini gönüllerde büyütmeye yeminliyiz.
25 Kasım’da, meydanlarda bir araya geliyor, “Kadınlar susmaz, bu yol durmaz” diyerek isyanımızı büyütüyoruz. Eşit ve özgür bir yaşam için direnişimizi kuşanıyoruz. Yolumuz bir, mücadelemiz haklıdır. Çünkü biliyoruz ki, isyanımız umudumuzdur, umudumuz yolumuzdur!
Kadınların özgürleşmesi, yalnızca kadınlar için değil, bütün bir toplum için bir kurtuluş mücadelesidir. Bu yüzden, tüm canlarımızı, Hakk ve halk için bu mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Gelin, 25 Kasım’da dayanışma ateşini büyütelim, özgürlüğün yolunu birlikte yürüyelim!
“Kadını özgür olmayan bir toplum, hakka ulaşamaz.”