Salı, Ekim 28, 2025

Kadınlar; Özgür Bilincin, Rızanın Ve Hakikatin Taşıyıcılarıdır

Ocakta elini taşın altına koyan, meydanda sözüyle niyaz eden, lokmayı pay eden, suskunluğu öğretiye dönüştüren kadınlar. Onun direnişi; var olmakla sürer, onun inancı, ezberle değil, yaşamakla güçlenir. Aşkı, adaleti ve eşitliği yeryüzünde yeniden kuran, hem ateşin içinde yanmadan duran hem de sözüyle ateşi tutuşturan hakikat taşıyıcısı Analarımız.

Alevi kadını, içinde yaşadıkları toplumun kültürel, inançsal ve tarihsel koşullarını yaşam öykülerine ve sözlü anlatılarına taşımaktadır. Alevi inanç geleneğimizde kadın; yalnızca toplumsal bir varlık değil, ruhsal bütünlüğün, eşitliğin ve “can” olma bilincinin de temsilcisidir.

Kadın, hakikat yolunun eşit talibidir; cem erkânında, semahın döngüsünde ve sözün kudretinde erkekle aynı dairede yer alır. Bugün Alevi kadını, bir yandan inanç yolunun kadim değerlerini koruma, diğer yandan modern dünyanın kimlik dayatmalarına karşı kendi özünü savunma mücadelesi vermektedir.

Bu ikili durum, Alevi kadın anlatılarında, deyişlerde, nefeslerde, ritüel hikâyelerinde derin bir içsel tepki olarak da karşımıza çıkar. Alevi Kadını hem toplumsal baskılara hem de asimilasyon süreçlerine karşı direnirken; inanç özündeki “eşitlik, rıza, aşk ve yol kardeşliği” ilkelerini yaşatma gayretindedir. Böylece Alevi kadını, modern dünyada sadece bir inanç temsilcisi değil, aynı zamanda toplumsal belleğin taşıyıcısı ve direnişin sembolü hâline gelmiştir.

Yüzyıllardır inancın sözlü aktarımının en güçlü taşıyıcısı kadındır. Onun sesi, yalnızca bir bireyin değil, bir inanç dilinin, bir hafızanın ve bir toplumsal vicdanın sesidir. Deyişler, nefesler, ağıtlar ve cem erkânlarında söylenen sözler aracılığıyla Alevi kadını, dilsel sürekliliğin ve kültürel kimliğin korunmasında temel rol üstlenmiştir.

Onun tavrı bir inanç beyanı, bir direniş biçimi ve bir varoluş ifadesi olmuştur. Dolayısıyla “zaman yerine dilimizin taşıyıcısı da” kadınlardır.

Özgür konuşmak ve düşünmek  kadının gönlünde yankılanan hakikat sesidir; çocuklarına, topluma ve ceme bu sesi aktararak inancı diri tutar. O, ana dilde söylenen her nefeste öğretinin canlı kalmasını sağlar; çünkü kadının dili, yolun hafızası, hakikatin dilidir.

İletişim aracından çok inanç, hafıza ve kimlik alanı olan anadil; yüzyıllar boyunca baskıya, inkâra ve asimilasyona rağmen varlığını koruyan bir direniş biçimidir. Ve ana dil; itaatin değil, özgürleşmenin dilidir.

İnancımızda her deyiş, her nefes, her dua; bireyin yalnızca Tanrı’yla değil, aynı zamanda kendi varlığıyla kurduğu bağın ifadesidir. Dildeki her kelime, canı “ben”ini toplumsal ve ruhsal olarak özgürleştirir. Onu başkasının hükmünden, tanımından kurtarır. Çünkü gerçek özgürlük, başkasının diliyle değil, kendi diliyle konuşabilme cesaretidir.

Kutsalın taşıyıcısı olan ana dilin asimilasyona uğraması, sadece bir iletişim aracının değil, bir hakikat yolunun eksilmesidir. Yok olduğunda özgür bilinç, rıza ve eşitlikte yok olur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın Diğer Yazıları